İdarenin yapmış olduğu eylem veya işlemden kaynaklı ilgilinin hakları ihlal edilebilmektedir. Hukuk devleti ilkesi gereği bu ihlalden doğan zararın giderilmesi gerekir.  İlgili bu ihlalden doğan zararlarını idari yargıda tam yargı davası açarak idareden talep edebilir.  Açılacak olan tam yargı davasında ilgilinin zararının tam olarak ne kadar olduğu bilinememektedir. Bu sebeple tam yargı davalarında ilgilinin maddi kayıpları bilirkişi raporlarıyla tespit edilir. Yargılama sürecinde çeşitli araştırmalar ve bilirkişi marifeti ile yapılan bu tespite göre zarar idare tarafından karşılanmaktadır.

İdari yargıda belirsiz alacak davası şeklinde açılan tazminat- alacak davaları ile adli yargıda açılan belirsiz alacak davaları arasında faizin işletileceği zaman bakımından farklılık bulunmaktadır.

Adli yargılamalarda davanın her aşamasında ıslah kurumu bulunduğu için zararın miktar olarak tespit edilebildiği anda davacı dava miktarını ıslah ederek zararını tamamıyla talep edebilmektedir. İdari yargılamada ise ıslah kurumu bulunmamaktadır. Islah kurumunun bulunmaması idari yargılamalarda hak kaybına neden olmakta idi. Bu hak kayıplarını önlemek amacıyla 6459 Sayılı Kanunu’n 4. Maddesiyle İYUK’ta yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeyle birlikte İYUK madde 16’ya eklenen 4. Fıkra tam yargı davalarında bir kereye mahsus “ bedel artırımını” düzenlemektedir. İlgili madde metni şu şekildedir:

Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.

Düzenlemeye göre idari yargıda bedel artırım bir kereye mahsus olarak yapılabilmektedir. Ancak maddede faiz başlangıcı ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Adli yargılamalarda belirsiz alacak davalarında, zarar tespitinden sonra belirsiz alacak belirli hale gelmiş olup,  bedel artırımı yoluyla tespit olunan zararın tamamı talep edilebildiği gibi, ıslah yoluyla da talep artırılabilmektedir. Adli yargıda ıslah yoluyla bedel artırımına gidilmesi durumunda,  dava dilekçesinde talep olunan miktar açısından dava tarihinden, ıslahla artırılan miktar açısından ise ıslah tarihinden itibaren faiz hesap edilir. Adli yargıda belirsiz alacak belirli hale geldiğinde ıslah gerekli olmadığından, talebin artırılması yoluna da gidilebilir. Dava konusu tazminat veya alacağın davada tespit olunan miktara talep artırılması yoluyla yükseltilmesi durumunda ise faiz başlangıç tarihi dava tarihidir.  Faiz dava tarihinde itibaren işletilecektir.   Bu konuda idari yargılamada durum farklıdır.  Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre idari yargılamada faiz başlangıcı idarenin temerrüde düştüğü an olan bedel artırım dilekçesinin verilmesi anıdır. Dava belirsiz alacak davası bile olsa, idari yargıda sonradan artırılan tutar için dava tarihinden itibaren değil, miktar artırım dilekçesinin mahkemeye verildiği tarihten itibaren faiz başlatılır. 

Danıştay İDDK 2020/1621 E. 2021/394 K. No’lu 04.03.2021 tarihli kararında bu durumu şu ifadelerle açıklamıştır:

“İdari yargı uygulamasında faizin, idarenin tazmin borcu bağlamında kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanun’a göre hesaplanacak tutarı ifade ettiği,”

Bir başka örnek karar ise Danıştay 15. Dairesi’nin 2016/1498 E. 2016/3171 K. No’lu 04.05.2016 tarihli kararıdır. Danıştay 15. Dairesi de tam yargı davalarında faiz başlangıç anının adli yargıdakinden farklı olduğunu belirtmiştir. Kararın ilgili kısımları şu şekildedir:

“anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.

2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, arttırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, arttırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.”

Ayrıca, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunla İdari Yargılama Usulü Kanunu’na geçici madde eklenerek, kanun yolu aşaması dâhil yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da, yapılan düzenlemenin uygulanacağı belirtilmiş olup, geçici madde hükmü uyarınca kanun yolu aşamasında, ıslah dilekçesinin verilmesi durumunda kanun yolu aşamasının tamamlanıp, miktar artırımına ilişkin dilekçenin davalı idareye tebliğine kadar geçen süreçte, sürenin uzunluğu dikkate alındığında, bu dosyalarda miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihin esas alınmasının mülkiyet hakkına aykırı olacağı açıktır. Bu nedenle, geçici madde uyarınca, kanun yolu aşamasında talep edilen miktar artırımına ilişkin  dosyalarda, yürütülecek faize ilişkin olarak, davacı tarafından, miktar artırım dilekçesinin verildiği tarihin esas alınması gerekmektedir..”

Sonuç olarak tam yargı davalarında bedel artırımı halinde arttırılan bedel için faiz başlangıç tarihi dava tarihi olmayıp bedel artırım dilekçesinin verildiği tarihtir.

Av. Mustafa PAK

10.01.2022

Siz de bir yorum ekleyin