
Kefalet Sözleşmesi Nedir?
Kefalet sözleşmesi, borçlunun borcu ifa etmemesinin sonuçlarından, kefilin alacaklıya karşı kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. Kefalet sözleşmesine ilişkin hükümler TBK m. 581 vd. maddelerinde düzenlenmektedir. Teminat altına alınan borcun parayla ölçülebilir olması gereklidir. Süreli yapılabileceği gibi süresiz de yapılabilir.
Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları Nelerdir?
Kefalet sözleşmesinin geçerli şekilde kurulması için öncelikle bir sözleşme söz konusu olduğu için her sözleşme için aranan karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları, tarafların ehliyetli olmaları, sözleşmenin hukuka aykırı olmaması, TBK m.27’deki şartlar vb. mevcut olmalıdır. Kefalet sözleşmesi özelinde bakıldığında ise geçerlilik şartları şunlardır: 1-geçerli bir asıl borç mevcut olmalı, 2-kefalet sözleşmesine özgü ehliyet şartları mevcut olmalı, 3-kefalet sözleşmesine özgü yazılı şekil şartı mevcut olmalı, 4 -eşin rızası bulunmalıdır.
Kefalet, kefil tarafından bir başkasının borcunu ödememesinden doğan borcu üstlenmesi olduğundan, temin edilebilecek geçerli bir asıl borcun varlığı, kefalet sözleşmesinin geçerli olması için şarttır. Bununla birlikte, asıl borcun kefaletin yapıldığı sırada var olması gerekmemekte, gelecekte doğacak borçlar için de kefalet sözleşmesi yapılabilmektedir. Önemli olan, kefile başvurulduğu anda, kefilin temin ettiği borcun var olmasıdır. Borcun varlığı, kefalet sözleşmesinin geçerliliği için yeterli değildir. Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, asıl borcun da geçerli olması şarttır. Asıl borç herhangi bir nedenle geçersizse, kefalet sözleşmesi de geçersizdir. Asıl borçtaki geçersizlik, sonradan yeniden sözleşme yapılarak giderilse bile, kefil yeni bir kefalet vermelidir, çünkü kefilin verdiği kefalet önceki geçersiz sözleşmeye dayandığı için geçersizdir.
Yine TBK 582 gereğince kefaletin kurulduğu sırada, asıl borcu doğuran sözleşmenin yanılma veya ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu veya asıl borcun zamanaşımına uğradığını bilen kefilin, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürmesi mümkün değildir. Ancak asıl borç gabin yahut irade sakatlıkları gibi nedenlerle iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olup, iptal edilene kadar askıda geçerli halde ise kefalet veren de iptal edilebilir olan bir borca kefalet verdiğini bilmiyorsa, asıl borç iptal edildikten sonra kefalet sözleşmesi de ortadan kalkar. Geciktirici şarta bağlı bir borca kefalet verildiğinde, geciktirici şartın meydana gelmesi ile kefalet hüküm ifade ederken; bozucu şarta bağlı borca kefalet verildiğinde kefalet başta hüküm ifade eder, şart gerçekleşince kefalet borcu sona erer.
Kefalet Sözleşmesinde Ehliyet Şartları Nelerdir?
Kefalet sözleşmesinde ehliyete ilişkin özel durumlar mevcuttur. Kefalet sözleşmesinin kurulabilmesi için kefilin tam ehliyetli olması şarttır. Sınırlı ehliyetsizlerin, veli, vasi veya yasal temsilcisi aracılığıyla kefalet sözleşmesi yapmaları mümkün değildir. Kefalet sözleşmesi, TMK m. 449 hükmü uyarınca üzere yasak işlerdendir. Bu durumu istisnası, sınırlı ehliyetsize bir mesleği veya sanatı icra etmesi için mahkemece izin verilmesi halinde, sınırlı ehliyetsiz, bu meslek veya sanatın icrası kapsamında kefalet sözleşmesi yapabilir. Bununla birlikte, kendisine yasal danışman atanmış sınırlı ehliyetlilerin kefalet sözleşmesi yapabilmesi, yasal danışmanın iznini almalarına bağlıdır.
Kefalet Sözleşmesinde Şekil Şartları Nelerdir?
TBK 583 ‘e göre kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. TBK m.12 gereği şekle aykırı olarak yapılan kefalet sözleşmesi, kesin hükümsüzlük yaptırımına tabidir. Yine TBK 583/3 gereği Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
Kefalet Sözleşmesinde Eşin Rızası Gerekir Mi?
TBK 584’e göre Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
Kefilin Sorumluluğu Nedir? Sorumluluğun Kapsamı Nedir?
Kefalet sözleşmesi ile kefil, alacaklıya karşı asıl borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde bu borçtan kişisel olarak sorumlu olmayı üstlenir. Kefilin sorumluluğu belirlenirken “asıl borç” belirlemesi yapılması gerekmektedir. Kefalet sözleşmesi ayrı ve bağımsız bir sözleşme olmakla birlikte niteliği itibariyle asıl borcun varlığına bağlı olduğundan fer’i niteliktedir.
Kefilin sorumluluğu her şeyden önce azami miktarla sınırlandırılmıştır. TBK 589. madde ilk fıkrasındaki “Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar sorumludur.” şeklindeki düzenleme ile kefilin sözleşmede belirtilen azami miktarla sorumlu olduğu açıklığa kavuşturulmuştur. Kanun kefalette kefil olanın hangi miktarın altına imza attığını net şekilde bilmesini sağlamak istemektedir. 589. maddeye göre kefilin sorumluluğu için öncelikle geçerli olarak kurulmuş bir kefalet sözleşmesi bulunmalıdır. Azami miktar, mutlaka para borcu olarak sözleşmede belirtilmelidir. Çünkü kefil, asıl borçlunun borcunu yerine getirmemesinden kaynaklanan zararı gidermekle sorumludur.
Kanun TBK 589/1 ile bu azami miktar şartını koyduktan sonra sözleşmede aksine bir belirleme yoksa kefilin hangi alacak kalemlerinden sorumlu olacağını da saymıştır:
1. Asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları.
2. Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği takip ve davaların masrafları ile gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu masraflar.
3. İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdi faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri.
Bu kalemlerden birisinden kefilin sorumlu olmaması isteniyorsa, bu durumun mutlaka sözleşmede belirtilmesi gereklidir. Aksi halde kefil bu kalemlerden kanun gereği azami miktara kadar sorumludur. TBK 589/1 kefilin her durumda azami miktardan sorumlu olacağını düzenlemiş olsa bile buradaki azami miktarın kapsamına asıl borç ve asıl borçlunun temerrüdü girmekte; kefilin kendi temerrüdünün sonuçlarından ise azami miktar aşılsa dahi sorumlu olacağı belirtilmektedir. Nitekim kefilin kendi temerrüdü teminat verdiği borçtan bağımsız bir durumdur.
Av. Mustafa PAK
05.01.2022