Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu
Anonim ortaklıkların zorunlu organlarından biri olan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Temel düzenleme TTK madde 553’de yer almaktadır. Maddeye göre yönetim kurulu üyeleri kanundan ve ortaklık ana sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem ortaklığa, hem pay sahiplerine hem de ortaklık alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.[1] Doğrudan zarar halinde sorumluluğun söz konusu olduğu durumlarda, şirket işlerini görürken bilinçli hareket etmeye ihtiyaç vardır. Bilinçli hareket etmek, şirket hakkında bir bilgiye sahip olmayı gerektirir.
Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluk Halleri Nelerdir?
- Belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olması TTK m.549’da düzenlenmiştir.
- Sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi TTK m.550’de düzenlenmiştir.
- Değer biçilmesinde yolsuzluk TTK m.551’de düzenlenmiştir.
- Halktan para toplamak TTK m.552’de düzenlenmiştir.
- Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu TTK m.553’de düzenlenmiştir.
- Denetçinin sorumluluğu TTK m.554’de düzenlenmiştir.
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bakımından ortak veya üçüncü şahıs olmanın arasında bir fark bulunmamaktadır. Ortaklıkta murahhas müdür var ise murahhas müdür yaptığı işlemlerden dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin kurallara tabidir. Aynı şekilde gizli yönetim kurulu üyelerine de bu sorumluluk hükümleri uygulanır.
Sorumluluğun Şartları Nelerdir?
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için hukuka aykırı bir davranış, kusur, zarar ve illiyet bağının bir arada bulunması şarttır. Anonim ortaklıkta yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kusursuz sorumluluk olarak düzenlenmemiştir. TTK m. 553 ‘de belirtildiği şekilde yönetim kurulu üyelerinin kusurları bulunması halinde ancak sorumlulukları ortaya çıkar. Yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olabilmesi için mutlaka kasti hareket halinde olması gerekmemektedir. Yargıtay 11. Hukuk dairesi bir kararında hafif kusurlu bir davranışın yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için yeterli görmüştür. Yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olabilmesi için eylem ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağının bulunması da gerekir. Genel yaşam tecrübesi ve işin olağan akışına göre eylem bu çeşit bir zararı doğurmaya elverişli ise uygun illiyet bağının var olduğu kabul edilmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsedebilmek için gerekli diğer bir şart ise ortaya bir zararın çıkmasıdır. Yönetim kurulu üyesinin kusurlu davranışı sonucu ortaya bir zarar çıkmamışsa yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu bulunmaz. Ancak ortaklık bu gibi hallerde TTK 364’e göre genel kurul kararıyla onu görevden alabileceği gibi başka yaptırımlar da uygulayabilir.
Kusur Kim Tarafından İspatlanmalıdır?
TTK m.553/1 çerçevesinde açılan zararın giderilmesi davasında kusurun kim tarafından ispatlanacağı sorusu önemlidir. Davalı taraf olan yönetim kurulu üyesi kusursuz olduğunu mu ispat etmelidir? Yoksa davacı taraf yönetim kurulu üyesinin kusurlu olduğunu mu ispat etmelidir? Bu soru tartışmalı bir sorudur. Haksız fiil sorumluluğunda zarar gören(davacı) davalının kusurunu ispat etmek zorundayken sözleşmeye dayanan sorumlulukta davalı kusursuz olduğunu ispat etmek zorundadır. Şirketin yönetim kurulu üyelerine karşı açacağı davalarda sözleşmenin ihlali mi yoksa haksız fiil sorumluluğu mu vardır sorusunun cevabı da tartışmalıdır. Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu için prensip olarak sözleşmenin ihlali ancak istisnai olarak da haksız fiil sorumluluğunun var olduğunu ifade edebiliriz. Sözleşmeden kaynaklandığını düşündüğümüz bu sorumluluğun hangi sözleşmeden kaynaklandığı sorusunun cevabı da tartışmalıdır. Bu tartışma yönetim kurulu ile şirket ilişkisi arasında hüküm olmadığı hallerde önem taşımaktadır.
Pay Sahipleri Ve Şirket Alacaklılarının Dolaylı Bir Şekilde Uğradıkları Zararlarda Sözleşme Mi Haksız Fiil Sorumluluğu Mu Uygulanır?
Bu sorunun cevabı tartışmalıdır. Burada dolaylı bir zarar olduğu için alacaklı veya pay sahiplerinin dava haklarının dayanakları şirketin uğradığı zarardır. Şirketin uğradığı zarar da sözleşmeyi ihlal etmektedir. Genellikle bu zararın dayanağının sözleşme olduğu kabul edilmektedir. Doğrudan doğruya uğranılan zararlarda ise genelde haksız fiil sorumluluğu kabul edilmektedir. Bu tartışmaların asıl olarak uygulamada ticaret kanununda hüküm bulunmayan hallerde sözleşmeye aykırılığa ilişkin hükümler mi uygulanmalı, yoksa haksız fiile ilişkin hükümler mi uygulanmalı bağlamında karşımıza çıkmaktadır.
Doğrudan Zarar-Dolaylı Zarar Nedir?
Sorumluluğun temel şartlarından birisinin zarar olduğunu yukarıda belirtmiştik. Anonim ortaklıklarda zarar doğrudan veya dolaylı olmak üzere iki şekilde ortaya çıkabilir. Yönetim kurulu üyesinin davranışından dolayı ortaklar veya ortaklık alacaklıları doğrudan zarara uğrayabilir. Bu durumda ortaklık mal varlığında herhangi bir zarar ortaya çıkmaz. Zarar ortakların veya ortaklık alacaklılarının mal varlığında gerçekleşir. Doğrudan zararların tazmini davası TTK m. 553/1’de şu şekilde düzenlenmiştir:
“Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.”
Madde metnindeki verdikleri zarar ibaresi doğrudan zarar olarak anlaşılmaktadır. Doğrudan zararın tazmini için açılan davalarda ortaklar veya ortaklık alacakları tazminatın kendilerine verilmesini talep ederler. Çünkü bu davaların amacı bizzat ortak veya ortaklık alacaklarının uğramış olduğu zararın giderilmesidir.
Dolaylı zarar halinde ortaklığın malvarlığı bizzat uğramaktadır. Ortakların veya ortaklık alacaklarının alacağını tahsil edebilmek amacıyla başvurabileceği ortaklık malvarlığı azaldığı için dolaylı zarar olarak adlandırılmıştır. Dolaylı zarar nedeniyle açılacak davalarda davanın asıl zarar gören ortaklık tarafından açılması gerekmektedir. Dolaylı zarar kavramı TTK m.551/1’de düzenlenmiştir.
“MADDE 551- (1)
Ayni sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve aynın niteliğini veya durumunu farklı gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur.”
Doğrudan zarar ile dolaylı zararın tazminin talebi bakımından önemli bir fark bulunmaktadır. Dolaylı zararda zararın tazmini ortaklık lehine istenmelidir. Dolaylı zarar halinde alacaklıların dava açması koşula bağlanmıştır. Pay sahipleri için herhangi bir koşul yoktur. Pay sahipleri arzu ettikleri takdirde her durumda(zamanaşımına vb. koşullarına uyarak) YK üyelerine karşı sorumluluk davası açabilirler. Ancak TTK m.556’da belirtildiği üzere alacaklıların dava açması şirketin iflas etmesi koşuluna bağlanmıştır.
“İflas hâlinde MADDE 556-
- Zarara uğrayan şirketin iflası hâlinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklıları da haizdir. Ancak, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri önce iflas idaresince ileri sürülür.”
Dolaylı Zarar Halinde Ortak Dava Açabilir Mi?
Dolaylı zarar nedeniyle açılacak davalarda davanın asıl zarar gören ortaklık tarafından açılması gerekmektedir. Ortaklar da dolaylı zarar nedeniyle dava açabilirler. Ortakların dava açabilmesi için herhangi bir şart bulunmamaktadır. Ancak ortakların açacağı bu davada hükmolunan tazminatın ortaklığa verilmesi talep edilmelidir.
Dolaylı Zarar Halinde Ortaklık Alacaklısı Dava Açabilir Mi?
Dolaylı zarar halinde alacaklıların dava açması şirketin iflas etmesi koşuluna bağlanmıştır. Şirket iflas etmediği sürece şirketin alacaklılarına yönetim kurulu üyelerine karşı dolayısıyla uğranılan zararlar için tazminat davası açma hakkı tanınmamıştır. Çünkü iflas daha çok mevcutların borçları karşılamaya yetmediği durumlarda ortaya çıkar. Ortaklık iflas etmemişse zaten alacaklının alacağı tehlike altında değildir. Şayet yine de alacaklı iflas halinde olan şirkete karşı dava açmak isterse öncelikle iflas idaresinin davayı açması gerekir. Açmazsa ancak o zaman şirketin alacaklıları davayı açabilir. Türk Ticaret Kanunu madde 556/3’te önce dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesi şeklinde ödüllendirici bir hüküm de konulmuştur.
[1]Şener, Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, Seçkin, s.419